KENDİNİ TANI DİYORLAR









Selam canım okuyucu;

    Düşündüm de hayatımda heves edip yapmayı bıraktığım ne çok şey var. Her zaman yeni deneyimlere açım, bir sürü şey yapmak, öğrenmek, bilgiyle dolmak istiyorum. Hayallere dalıyorum. Ama yapmayı denediğim çok az şeye halen devam ediyorum. Sürekliliği olmayan hiçbir şeyin anlamı yok sanki... Yine de denediğin her şeyi bir yere vardırmak zorunda değilsin. Bazen sadece kendini keşfetmeye ihtiyacın vardır. Ya da öyle sanırsın... Yani neyi sevdiğini, neye yetenekli olduğunu keşfetsen ne olacak? Sen kendini keşfettiğinde sevgiye hizmet etmeyeceksen bütün bu çabanın ve harcadığın zamanın anlamı ne? Bugün dünyada en yüksek eğitimleri almış bir sürü cani var. En yüksek teknolojileri keşfediyorlar, müthiş silahlar, savaş uçakları, bombalar yapıyorlar. Radyoaktif atıklara sebep olup doğaya zarar veren bir üretimin içindeler ve bütün bunları yapabilmek için yetenekleri doğrultusunda eğitim aldılar, öyle değil mi? 
    Yıllardır popüler haline gelmiş bir "kendini tanı" mottosu var. "Hayatı istediğin gibi yaşa" var. Ama yayıma dağıtılan hiçbir düşünce göründüğü kadar basit değil. İrdelenmesi gerekiyor. Bir süzgeçten geçmesi ve sorgulanması gerekiyor. Sorulacak çok soru var: Kendimi tanırsam ne olacak? Kendimi neye göre tanımalıyım? Kendimi tanımak kimin işine yarar? Kendini tanıma süreci nasıl değerlendirilmeli? Kendini tanımanın sınırı nedir? Kendini tanımanın bir zararı var mıdır? Kendini tanımanın bir ölçüsü olmalı mı? Bu sorular uzar gider ve ne kadar konuşsak eksik kalır. Çünkü bir sürü bakış açısına ihtiyacımız var ve bunları hep birlikte konuşunca bir anlamı oluyor. Hayata katkı sunuyor. Önemli olan da hayata katkı sunmak değil mi zaten? Çünkü bedenimiz bu dünyayı terk etse bile dünya dönmeye devam edecek. 
     Hiç bitmeyecek bir hayat var. Evet belki ortam değişecek, Dünya bir gün yok olacak ama hayat hep var olmaya devam edecek. O yüzden hayata hizmet eden bir tanışıklığa dolu dolu varım!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İÇ BUĞU

GEÇMİŞTEN GELEN MEKTUP

İNSANLIĞIN HİKAYESİ