Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR DİYALOG HALİ

-Neden böyle üzgün duruyorsun? -Gülümsediğimi görmüyor musun? -Hayır, kafanı bir kova suyun altına soktuğunu ve yanında olduğum halde hâlâ oradan çıkmadığını görüyorum. -Suyun fazlasına ihtiyacım olduğunu biliyorsun ama. - Susuzluğun mu halsizleştiriyor seni? - Hayır, onu da nereden çıkardın? -Her dediğimi inkar etmek zorunda mısın? -Sorgu, sual, sorgu, sual, yine ve hep sorgu, sual! Ne bekliyordun? Arka fonda çalan hafif bir müzik eşliğinde kahveni yudumlarken benimle sohbet etmeyi mi? -Şuan okuduğun kitaptan bahset bana o halde. -Hangi kitap? -Uzaktan geldiğimi görür görmez konumunu değiştirdiğin özel eşyandan bahsediyorum. -Geldiğinden beri zırvalıyorsun. Açık konuş. -Ellerinle avuçladığın, düşmesin diye sıkı tuttuğun, ne okuduğun gözükmesin diye hafif yatay tutup adını ve yazarını kapattığın kitabından bahsediyorum. Şuanda üstüne oturmuş olduğun kitap. -Ne okuduğumu öğrenmek için miydi bunca lakırdı? Seni gördüğüme sevin

YÜRÜYEN MERDİVEN

Resim
   Yürüyen merdivenlerden aşağı inerken hiç yukarı çıkmak istediğiniz oldu mu? Bir denesenize. Çok garip bir his. Aslında metroya inmeyeceksin ama farkında olmadan iniyorsun. Sonra inmeye başladığında "Benim burada ne işim var?“ diyorsun. Yukarı çıkmak istiyorsun ama çıkamıyorsun. Çıkmayacağını bildiğin halde düz merdiven çıkar gibi adımlarını da yukarı atıyorsun üstelik. Acelen olduğundan değil. İnmek istemediğin halde iniyor olmaya karşı gelmek istiyorsun. Onu da yapamıyorsun. En dibi görüyorsun sonunda. Orada bile engel olamadığın için kendine kızıyorsun ama durdurulamazdın. Güç senin üstünde. Sonra nereye gittiğini bildiğin için tekrar yukarı çıkıyorsun. Gitmek istediğin yer başka olduğu için bu sefer daha fazla acele ediyorsun. Hayatın içinde yaşanan basit bir şeyin onu bu kadar iyi anlatıyor olması garip değil mi? Tabi ki farklar da var. Hayatta gideceğin yeri bilmiyorsan, düştüğün yerden çıkmak istemiyorsan yukarı çıkmaya da yeltenmezsin. İstersen düştüğün yerde be

İNSAN NEYLE BAŞLAR?

http://giphy.com/gifs/studiosoriginals-bye-goodbye-so-long-l3vRnKI0Amq6BHSik Martı... Bir martı düşünün. Adı sadece kendisine ait. Ruhu bir tek onun. Yaptıklarının aynısını yapmak istemezsiniz. Çünkü siz başkasınız. Tüm farklılıklarınızın toplandığı yerde hepiniz özgür olmakla başlarsınız. Özgürlük... Neydi bu martıların özgürlüğü? Kanatlarını açmasındaki bunca hevesin sebebi neydi? Herkese aynı davranılan, sadece aynı gereklilikleri yapması beklenen, kendini geliştirmeye izin vermeyen, fırsatlar tanımayan bir dünyada ve böyle şekillenen bir eğitim sisteminde kendini bulma mücadelesiydi bu özgürlük hevesi. Kendini var etmek isteyen her canlı için bu tutku vazgeçilmezdi. Peki martıların dünyasında neleri kendi sistemimizden tanıdık? En önde gelen bir "sürü psikolojisi"... Bir keresinde şunu dediğimi hatırlıyorum: Ben koyun gütmeyi sevmiyorum! Çocuklara sürekli emirler vermeyi, fikirlerini susturmayı, yaratıcı ruhlarını halının altına süpürmeyi, kimin neye ihtiyac

NEDEN YILBAŞI RUHU?

Resim
    Sene 2016. İki hafta sonra son rakam değişecek ve bulunduğumuz yılın sayısı 2017 olacak. Ne anlamlı ama! Yılın adı değişmiyor ki anlamı da değişsin. Yıl yine yıldır. Yalnız da değildir üstelik.      Hayat akıp giderken yıllar geçiverir. Çoğul hale geçmek için var olmuş gibidirler çünkü sayılar ancak böyle ifade edilebilir. Yıllar bile birbirine bağlanır. Hem de insanların birbirine bağlanmasından daha güçlü bağlanır. 31 aralık 1 Ocak'a ne kadar uzak olabilir ki?  25 aralık ile 5 ocak arasında çok büyük farklar mı vardır? Oysa biz her sene sınır çizgileri çekip yılları birbirlerinden ayırdığımızı zannediyoruz. Yıllar birbirinden ayrılmıyor. Onlar hepimize timsal olacak kadar bütünleşiyor. Bir kare çikolatanın içinden bir parça çikolatayı kırıp yiyebilirsin ama çok sevdiğin bir insan öldükten sonra "Ah bak! Ne kadar mutluydu şu yılda." diyerek mi hatırlarsın? İlk kez gördüğün yerleri, ilk kez elini tuttuğun birini adına yıl denilen sayıyla hatırlamana gerek var mı?

OTOBÜS

Resim
Sen geç kaldığını zannedersin ama otobüs daha gelmemiştir. Yola çıkmıştır ve gelecektir. Zamanını bilemezsin...

BİR OLMAK

   Sen bir hiç değilsin. Bir olmak, birinin diğeri içinde kaybolması demek değil. Büyük balığın küçük balığı yutması da değil. Evin içine hapsolan kuşlar değil. O birliklerin hepsi dağıldı. Kendini bilmeyen hayvanların nesli tükendi. Karaya çıkmayan balık, denizin kıymetini bilemedi. Daha nasıl anlatılır? İnsanlık düşleri hep böyle yarım aksak. Özünden uzak. Kopmuş, koparılmış çiçek... Kenarlarından dikmeye başla biraz ama yapısını bozma. Rengimiz, şeklimiz, dokumuz birbirine benzemesin. Biz böyle güzeliz. Böyle biriz. Çünkü birlikteyiz!