Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SUYUN İÇİNDEN SIZAN ACI

      Bir gün olanlar olur ve biri umursamazlığa sürüklenirken diğeri mutsuzlukta debelenir. Ama kötülük bunun neresinde, her şey yolunda gibi görünür. Hiçlik bir havuzda birikmişken acıyı kim çıkartabilir içinden? Oysa elle tutulur bir avuç su ararız. Ama parmaklarımızın arasından kayıp gitmeyen bir su damlası var mıdır? Öyleyse bulup çıkardığımız acı da içimizden sızıp gidecektir bir gün. Gözle görülmeyip elle tutulmayan günahlar ise fark edilmediği için avuçlarımızda kuruyup kanımıza karışacaktır. İşte bu yüzden kaymayan, gitmeyen, terk etmeyen ne varsa vazgeçmek istemediğimiz içindir. Ancak terk etmediklerimiz bizden vazgeçtiği zaman gerçek yaşamın içine dirileceğiz...

BOĞAZDAKİ YUMRUK

     Günahlarımız bize zarar verene kadar onlardan pişmanlık duymuyoruz. Hatta çoğu zaman neler yaptığımızın bile farkında olmuyoruz. Düşüncelerimizin kirliliğinden rahatsız değiliz. Odaktayız ama sadece kendimize karşı tetikteyiz. Boğazımızda bir yumruk hissedene kadar sürüyor gerçekten uzak yaşamımız. Öyle bir anda bile acıya tutunmayı seçersek yani yine merkeze koyduğumuz kendimizden kurtulamazsak daha da kötüye gideriz. Kötülüğe yani kendi aklıyla bulduğunu düşündüğü çarelere tutunan ruhlara dönüşürüz. Böyle bir yolda umursamazlık; herkese ve her şeye karşı artarak yürüyor. Acımız her neyse bir iyiliğe sebep olsa bile yani iyileşmenin içimize girmesine izin versek bile unutmamamız gereken bir şeyler var sanki. İçimden gelen bir his, nereden geldiğini unutmak istemiyor olmanın acısını seviyor. Bir diğer his şuan nereye doğru yol aldığını kontrol etmek istiyor. Başka bir his de hayal bile edemeyeceği bir dünyaya inanıyor. Her insan için biricik ve özel olan dünyaya...