İÇ BUĞU

 


İÇ BUĞU




                 Kimseyi bunaltmamak için içime attıklarımı yazıyor gibiyim. Hep derler ya, içine atmak iyi değil, diye. Yazdığın zaman çöpünü ortaya dökmüş oluyorsun. Almak isteyen alıyor, işime yarar bir şey var mı, diye bakıyor ve gidiyor. Özgürlük var burada. Sen de kimseye kendini beğendirmeye çalışmıyorsun, sadece kendini ortaya koyuyorsun. Yeteneğin olsun ya da olmasın, kendinden bir beklentin olmadığında yazmak terapidir. Aslında kendine ulaşamayacağın kadar yüksek hedefler koymadığında yaptığın birçok şey seni rahatlatabilir. Profesyonel olarak yapmadığımız her şey bize rahatlık verir. Çünkü hepimizin bir uzmanlık alanı var ve oraya yüklediğimiz beklentilerin, hissettiğimiz gerginliğin nefes almaya ihtiyacı var. 

                Şöyle bir fark ettim de gerçekten en yakınlarıma bile çok az içimi döküyorum. Gerçekte ne kadar hassas olduğum ortaya çıkarsa beğenilmeyeceğime inanmışım. Aslında böyle düşünen çok insan olduğunun da farkındayım. Bastırdığımız, saklamaya çalıştığımız duygular bir gün isyan edip ortaya çıksa tufan olur ve çoğumuz o tufanın altında kalırız. Yine de dünya insanı ikiye bölünmüş gibi: Duygusallar ve duygusallığı reddedenler... Mantıksal olanlar demedim; çünkü aklı yerinde olan herkesin mantığı var. Duygu ise kiminde az kiminde çok ama herkeste var. Öyleyse nedir bu insanları bölen ve temelden ayıran? Duyguları yansıtmayı zayıflık olarak görenlerle, duygularla yüzleşmeyi ruhsal olgunluk belirtisi olarak görenler hiçbir zaman birbirini anlamayacak gibi duruyor. Hep bir önyargı perdesinden izleyeceğiz birbirimizi. Ama hayat bu kadar siyah ve beyaz değil. Bunun bir arafı da var. Her şey bu kadar keskin ve net olmak zorunda da değil. Aslında çoğu zaman arafta yaşarız. Yaşadığımız deneyimler her gün birer birer damlayan su gibi kovamızı doldurur. Biz kovamızın ne zaman taştığını ve bir göletin içinde yüzmeye başladığımızı anlamayız bile. İşte her gün bastırılan, zarar vermesinden korkulan bu duygular yaşandığında değil, yaşanmadığında kovamızı taşırır. İfade edilmediğinde, gösterilmediğinde, hiçbir şey olmamış gibi davranıldığında kendimizden bile uzaklaşırız. Kendine uzaktan bakan insan hiçbir şeyi net göremez ve kimseyi anlayamaz. Kendini anlayamadıktan sonra bir başkasını anlayamazsın. Hayat içten dışa akıyor. Denizin dibi olmasa yüzeyi de olmazdı. O diplerde olanı yüzeye taşıyıp görünür kılamıyorum. İçimde bir dünya var; orada ben bile bana yabancıyım. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GEÇMİŞTEN GELEN MEKTUP

İNSANLIĞIN HİKAYESİ